17 Nisan 2009 Cuma

Mutfak Etkinlikleri

Deneyerek hayata hazırlanan minik yıldızlar-minik aşçılar her daim iş başındalar. Sağ olsun müdür amca, her zaman kilerimizi zengin tutuyor. Ne istersek aldırıveriyor. (Bir kere bilem kendisine ikram etmişliğimiz yoktur halbuki. Hayır kötülük olur mu, aklımıza gelmiyor. Şu reklamdaki gibi yapyos-yiyos-nassı bitiyo anlamıyos... adiyoos) Hadi bugün bunu pişirelim, bir ara şunu deneyelim... derken yapı-yapı veriyoruz. İşte o anlardan biriken ve elimizde virüs salgınından kalan bir kaç tanecik gazi ünvanlı fotolar!
Milföy börek; kareden üçgen yapılarak


Balık salatası...
Çikolatalı puding...

Sucuklu yumurta...
Patates salatası...

Mozaik pasta...
Halley Pasta...



Küççük tavşancıklar kabak çekirdeği çitliyor hem de çoğunun ön dişi yok )))


Kahvaltı tabağında yer alan süslenmiş yumurtalarımız... Ağızlara layık!


Taze sıkılmış portakal suyu... Mımmmm...


Dünyanın en tutumlu, harika çocukları, benim minik yıldızlarım. "Öğretmenim sıkamadığımız yerler içinde kaldı, yazık olacak onları yalayalım mı" "Yalayın" Sonuç; ağız-burun-kıyafet-masa-sandalye portakala doydu elhamdulillah!


Düğüne giden süslü kedi yaş pastası: Meyveli



Biz yaptık, biz yedik fotosu... Birlikten güzel pastalar doğar!

Limonata...


İyi kalpli mikropla puf puf kabarmış poğaça...


Burçin Öğretmene doğum günü sürprizi; süslenmiş, elmalı, cevizli kek


Bir tane de kendimize, bir tane de kelebek arkadaşlara hazırladık; elmalı-cevizli kek

Ekmek üstü, kolay pizza...


Bisküvili pasta...


Omlet süsleme...


Çikolatalı gevrek tatlısı...







16 Nisan 2009 Perşembe

Sen 'AŞK'ı bir de çocuktan dinle!

Sabahım 'neşe'lenmemiş henüz... Çın çın da çın çın çocukların arasında bir hayli 'yaşlı'yım. Onlara ayak uyduramayacağımı bildiğim için, izin istiyorum: 'Bugün benim istediğim parçaları dinleyebilir miyiz?' (Sabah sabah bizi uyur-gezerlikten ancak müzik uyandırabiliyor; zira 07:30'da başlıyor okulumuz)

İznim çıkınca, Sezen Aksu 'Küçüğüm'ü söylüyor, çocuklar legolarıyla dehşetengiz yapı-inşaat çalışmalarına başlıyor, bense o düşünceden bu düşünceye dalıp dalıp çıkıyorum...
Birden yanımda Berke beliriyor: 'Bu müzik çalarken hiçbir şey yapamıyorum öğretmenim.' 'Öyle mi, sevdiniz sanmıştım...' 'Hiç sevmedim, aynı aşk gibi!'(İğrenç bir şeyden bahseder gibi yüzünü buruşturarak) 'Aşk gibi mi?!' 'Evet, aşk gibi!' 'Hımmm merak ettim şimdi, aşk lego oynatmaz mı?' 'Hayır!' 'Pek anlayamadım, nasıl bir şeymiş bu aşk?' 'Aynı bozuk yemek gibi, hiç hiç yemek istemezsin. Pulp Fiction'ı açalım!(Takla gösterisinin müziği olduğu için adını biliyor)
Şaşkın öğretmen ben, hurra çığlıkları arasında Berke'nin tercihi şarkıyı açıyorum. Kuduruk müzikle kanımızın debisini arttırıyoruz. Ve ben aşkı böyle güzel tanımlayan tertemiz çocuk kalbine aşık oluyorum... Her hafta yaptığımız beyin fırtınamızın konusu; bu hafta tabii ki AŞK oldu :)

İyilik Melekleri...

Bu fotoğraf beni çok duygulandırıyor. Öyle ki gözlerim suyla doluveriyor. Masal gibi; mutluluk fışkırıyor fotoğrafın her yerinden. Öyle büyülenir gibi seyre dalıyorum, yüzüme yapışmış tebessümle... Bugün benim ellerime emanet, kısa süreliğine misafirim olan mini mini hanımlar, küçücük beyler büyüyecek, büyüyecek, büyüyecek... Bu tablodoki mutluluğun tüm büyüme sürecinde onlara eşlik etmesini istiyorum tüm kalbimle. Acıyacaklar elbet büyürken, ama baktıkça hatırlayacakları güzel günler, güzel anlar, çok özel mutluluklar arkalarında bırakarak büyümelerini istiyorum. Canlarım benim... O kadar ince ruhlular ki Filistin'li kardeşlerine "oyuncak yardımı kampanyası"na katılmak için hepsi kendi oyuncaklarından getirdi. Toplam 5 büyük koli oyuncak, kimbilir kaç Filistin'li yavruyu mutlu etmek üzere yola çıktı. Hem de kendi hislerini aktardıkları mektuplarla beraber. Burdan yayınlayabilsem keşke; şaşarsınız. Ne ince bir duyarlılık; büyük olmaktan, büyümekten ya da çocuk kalamamaktan utanırsınız! Keşke bu fotoğrafı da koyabilseydik; unutmuşuz (Küçük öğretmenimiz Eda'ya bize düşünemediğimizi düşündürttüğü için önce teşekkür sonra da kucak dolusu öpücük gönderiyoruz)

Mutlu köpek taklidi yaptıkları başka bir gün...

3 Nisan 2009 Cuma

Çay Partisi

Uzuuun uzuuuun zaman oldu; belki de eski çamlar bardak oldu. Aman efendim, ne olmuş olabilir, fena hastalanan bilgisayarımız çalışmak için tık tık kabul etmiyorlar. Ben de teknolocik işlerden hiç anlamaz nato mermeri olaraktan öyle kalıverdi bizim günlük ortalıkta. Hızlı başladık, nefesimiz çabuk kesildi. Nazardandır efem nazardan... Ne diyelim! Bir hafta sonu annemlere uğradım, biraz foto yüklemesi yapayım dedim: Abimin bilgisayarı da sizlere ömür... Meğer bizim sınıftaki paşadaymış virüs. Abim beni kırmızı bültenle arattırıyor şimdi ((( Her şey çocuklar için oysa ki... Günlüğümüzü güncellemiyoruz diye bir şey yapmıyoruz zannedilmesin HAŞAA! Oooo neler neler yaptık; hangi birinden özetleri paylaşsak acabacığıma? Kelebek gibi uçtuk, yıldız gibi parladık, arı gibi soktuk veee bol bol partiler yaptık. İşte bu da mini mini hanımlar, küçücük beylerin elcağızlarıyla anneleriyle (Bülent Bey 289 ceviz ayıklayarak-bu tip işlemlerin sayısal değerini asla unutmaz kendileri-, tek yardım eden baba olarak tarihe geçmişti) yaptıkları leziz ikramlıkları! Eeee bir öğretmen olarak vazifemiz tabii, tadına bakıp-düşünce bildirmek! Nefiiiiis hem de nasıl nefiiiiis... Ellerinize sağlık bonibonlarım (Beğendiğimi söyleyip yediğimde, nasıl da mutlu oluyorlar... da 22 çocuktan birer parça da alsan ceviz adamın göbee gibi sallanmaya başlıyorsun ortalıkta cık cık cık)




Efem buyurunuz tatlılar, tuzlular; çeşit bol! İkram edemiyoruz ne yazık, sadece bakabiliyorsunuuuz! Herkes kendi tabağında, kendi ikram ediyor kendi yaptıklarını...














Hııımmm çalışan annemiz birazcıcıkın tembellik etmiş, hazır alıp göndermiş; hiş hoşlanmadık elbette!



289 cevizin yer aldığı çok özel tatlımız Berkecikin ellerinde... Az daha fotoğraf çekmeyi unutuyorduk; yarısı yenmiş olarak çekebildik ancak (Süslü kürdan bulamayınca kendi el becerileriyle yapmışlar; yok para vermemek için değil... zorlukla beraber yaratıcılık)