27 Kasım 2013 Çarşamba

Zıpla da zıpla yakışır sana!

Bir şeyi 40 kere söylersen olurmuş; "bahçede bir depo istiyorum" ya, kaç oldu, saydınız mı, 40'a yanaştım mı? Yani şimdi şu zıp zıp topları hep elimizin altında bulundursak, zıplasak, zıplasak, zıplasak da durulsak... Ne güzel olur, hem çok güzel olur... İnşallah.

Ne yaptığımızı anlatmaya gerek var mı; zıpladık, evet evet ben bile!









25 Kasım 2013 Pazartesi

Öğretmenler gününde, süper güçleri olan veliler aranıyor!

Ne yalan söyliyeyim, doğrusu bu valla' ben kıskanıyorum!
Veli kıskanıyorum!!!

Öğretmen arkadaşlarımın anlattığı velileri, Blogcu Anne'yi, Hülya'yı, Açalya'yı, Günün Çorbası'nı, Deryamercanı'nı, Yasemin'i, Esra'yı, Baba Olmak'ı ve geçen yazıya yorum bırakan bissürü bissürü anneyi-babayı-teyzeyi-büyükanneleri-ablayı, çocuğunu temsil eden, çocuğu adına seçilmiş, çocuğu adına konuşan kişiyi; yani veliyi kıskanıyorum!

Bana denk gelmiyor bu velilerden,  12 yılda bana hep...

  • Okuldaki beslenme ara öğündür diye diye tüytaban bir dile sahip olmama rağmen "Bu liste çok zayıf, doymuyor bu çocuk, eve gelince açlıktan bana saldırıyor nerdeyse"ciler...
  • "Bu çocuk beslenmesini bitirmeden eve geliyor beslenmesine bakmıyor musunuz"cular (Alıştırma dönemi denilen ilk haftanın ardından, okulda beslenmenin başladığı 3. gün)...
  • Çocuktur bir gün de canı yemek istememiştir, öğretmeni zorlamamıştır; "Hayır zorlayacaksın, buraya eğitim almaya gönderiyoruz biz, sözünü diletemiyor musun"cular...
  • "Öğretmen, bugün yumurtasını yedi mi"ciler...
  • Kabuğu soyulmamış yumurta gönderenler...
  • "Kabuklu yemiş gönderirim ben, bi' zahmet sen de ayıklayıver"ciler...
  • Kabuğu soyulmamış portakal gönderenler(Okulda bıçak olmadığını bildiği halde)
  • Domatesle peyniri aynı kapta gönderip, ortaya çıkan o "bulamaçı" çocuğunun yemesini bekleyenler...
  • Kapağının tam örtülmediğini bildiği halde "Dökülmez zannettim"ciler...
  • Plastik kaplarda yemek gönderen, sonra da organik beslenme dersi verenler...
  • Bildiğin alüminyum folyoya salatalık sarıp, sonra da "hijyenik değil" diye okulu beğenmeyenler...
  • Bildiğin somun ekmeği ortadan ikiye kopararak gönderenler...
  • Ütüsüz, buruş buruş beslenme örtüsü getirenler...
  • Getirene şükretçi, bir de günaşırı unutanlar...
  • Beslenme kabını açabilmek için Einstein'ı buldurtanlar...
  • Öğretmenin kayınvalidesiyle geçinip geçinemeyeceğini anlamak üzere, düğümlenmiş poşet içine yemek koyanlar...
  • Öğretmeni bir sihirbaz gibi görmek isteyip; çocuğun toplam bir haftalık yemeği tek beslenmede yemesini bekleyenler...
  • Bir gün de az koyayım da, çocuğum "tabağımdakilerin hepsini bitirdim" duygusunu yaşasın yerine, hep fırsattan istifade daha çok daha çok yesinciler...
  • Meyve kelimesini nedense meyve kasası gibi algılayanlar...
  • Sen sağlıklı dedikçe hazır pohaçayı, hazır keki(Keki bile!), hazır kurabiyeyi, kantin tostunu dayayanlar...
  • Beslenme listesine isyan edene "Önerinizi alalım, yeniden şekillendirirelim" dediğiniz de; köfte-patates kızartma gibi sağlıklı(!) öneri sunanlar...
  • Her şeyi bilen, ama nedense-görmezden gelinerek- vazgeçilemeyen hazır meyve suyu kullanıcıları...
  • Israrla çocuğuna bir fırsat vermeyip "Hayır o bunu yemez"(Ballı-tereyağlı ekmek) deyip çikolatalı ekmek gönderenler...
  • "Bizimki gezerek yemeye alışkın o yüzden yemiyor" demekle ne demek istediği anlaşılamayanlar...
  • "Siz zorlasanız, biraz sizden korksa aslında" demekle beni ne olarak gördüğü anlaşılamayanlar...
  • Çocuğunun değil, kendi zevkinin ürünü olan 888 düğümlü ayakkabıyla çocuğunu okula gönderenler...
  • Mont giydirme becerisi kazandırılmamış 5 yaşındaki çocuğa öğretmeni kazandırsa bile "kıyamayıp" ısrarla-inadına kendi giydirenler...
  • "Kışın çocuğa atkı-eldiven-bere vermeyin kontrol edemiyor, yanınızda götürün" dediğiniz halde ille de verenler...
  • Siz çocuklara gösteri yaptırmıyoruz dediğiniz halde; çocuğum gösteriye çıksın, yıl sonu, olmadı 23 Nisan, o da olmadı yerli malları haftası ama ille de bir gösteriye çıksın diyenler...
  • "Benim güzeller güzeli kızım dururken o çocuğa pamuk prenses rolünü vermeniz hiç olmamış" diyerek oyuncu seçimini eleştirenler...
  • Şu gün getirin dediğiniz belgeyi, başka bir gün getirenler, siz hatırlatınca getirenler, "ah hep unutuyorum"cular, belgenin arkasından koşturmasını bekleyenler, belgeyi kaybedenler...
  • Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okulda, belirlenen müfredatı takip ettiğiniz halde size müfredat öğretenler...
  • Elindeki izin belgesinde her türlü ayrıntı yazmasına rağmen, okumayıp, hemen imzalayıp, sonra yazılı olanları tek tek soranlar...
  • Kendi çocuğunu göndermediği bir gezide, tüm sınıfın gitmemesi yönünde ısrarcı olabilenler...
  • "Bu çocuğunuzun çeyizi olacak" dediğiniz, dosyaladığınız ve saklasın diye verdiğiniz, emanet ettiğiniz eserleri ertesi gün veya hafta çöp gezegenine postalayanlar...
  • Etkinlik zamanında öğretmen çağırmayı alışkanlık haline getirenler...
  • "Çocuklarla olması gerektiği zaman"da telefonunu açmayan öğretmenini eleştirenler... 
  • Devamlı surette çocuğunu, diğer çocuklarla kıyaslayanlar...
  • Başka bir çocuğun başarısını ya da yeteneğini alkışlayamayanlar...
  • Gece geç yatan çocuğun sınıfta uyukladığını kabullenemeyenler...
  • Her cuma eve gönderdiğiniz bilgi kağıdına "emniyet kemeri takalım, çocukları arka koltuğa oturtalım" yazdığınız halde bunu hiç görmeyenler...
  • "Her akşam uyumadan önce bir kitap okuyalım" dediğiniz halde buna vakit bulamayanlar...
  • Çocuklarındaki yaratıcılığın ve şaşırma duygusunun yok olmasını "Yetenek Sizsiniz" izlemekten kaynaklandığını söyleyip Acun'u eleştirenler...
  • Çocuğunu alması gerektiği saatte almayanlar, habersiz uzun süre bekletenler...
  • Yaptığınız işi kolay görenler, iş öğretenler...
  • Yaptığınız işi beğenmeyip, alternatif sunamayanlar...
  • Sizinle sorun yaşadığı halde, sizden vazgeçemeyenler...
  • Akşam 22:00'den sonra öğretmenini arayabilenler...
  • Basit bir teşekkürcüğü, günaydını esirgeyenler...
  • Kişisel bloğundaki yazılarını beğenmeyip, değiştirmesini isteyenler...
  • Ve şimdi aklıma gelmeyen daha nice ibretlikler...
denk geliyor :(

Benim neyim eksik sorarım şimdi size?
Ben de yukarıda zikrettiğim velilere öğretmenlik yapmak istiyorum, ben de!
Çiçek istemem, var benim çiçeğim...



HANİMİŞ: Elbette incir çekirdeğinin içinde beklettiğim ÖZENLİ veliler de oluyor, ama onlar bu yazının konusu değiller, zaten hiç olmasınlar da...


22 Kasım 2013 Cuma

Bahçelerde börülce...

Bahçelerde börülce, oynar çocuklar kovayla-kürekle!

Pastel boyalardan sonra bahçemize renk getiren bir diğer ekipmanlar bunlar :) Kova-kürekler için bahçede bir depomuz olmasa da, koridorda bir yer ayarladım onlara, daimi üyemizdirler kendileri. Bahçeye çıkarken ne yapacağına karar veren cüce, gerekli malzemesini alır ve iner. Bazen o kovayla-kürekle hiç oynamaz ama gene de indirir. Lazım olabilir, kenarda dursun değil mi :)

HANİMİŞ: Bahçede bir depomuz olsa, hayat bayram olsa, tırelellelleeee...






 



21 Kasım 2013 Perşembe

Hapishaneden kaçış!!!

"Okullar çocuklar iyi öğrenebilsinler diye değil, öğretmenler rahat öğretsinler diye tasarlanmıştır. Çocukların konuşmaları, düşünceleri, duyguları ve hareketleri öğretmenleri rahatsız eder, dolayısıyla okullar cezaevleriyle benzer mimaride yapılırlar ki bütün bu şeyler ziyadesiyle yasaklanabilsin" demiş Tolstoy Amca. 

Ne oldu, şaşırdınız mı, inanmadınız mı, "çocuklarımızı elbette hapishaneye göndermeyiz" mi diyorsunuz; peki aralarında 100 cm'liklerin bile olduğu, nüfusunun tamamını(Öğretmenler hariç) çocukların oluşturduğu bir yerde böylesi yükseklikte bir duvar, üstüne tel örgü neyin nesi oluyor?

12 yıllık meslek hayatımdaki en güzel, en yeni, en çılgın, en özgür etkinliğim. Bahçe saatinde duvar boyuyoruz! Bu "tipsiz" duvara bile can verir bu rengarenk çocuklar!











Ayıptır söylemesi bunu ben yaptım. 
Resim yeteneğimin anasınıfı seviyesinde gelişimini durduğunu söylemiş miydim :)



20 Kasım 2013 Çarşamba

Bahçede bisikletli çocuklar var

Keşke okulda bir depomuz olsa ve bisikletlere bir gün değil, isteyen istediği kadar binebilse... Bizimki bahçe etkinliklerini şenlendirmek gibi oldu :) Dümdüz bir alanda pedallara asılmanın keyfini yaşamayan bilmez ; Eğlence tam gaz! Gören duyan şaşırıyor, büyük küçük özeniyor :)














 

Yaşasın güzel havalar!

Hava güzelden de güzel, durur muyuz hiç sınıfta? Tabii ki hayır; çocukları kapalı mekanda tutanı döverler ayol! Biz öyle "sadece kendine çalışanlardan" da değiliz çok şükür; Uğur Böceklerini, Güneş sınıfını da çağırıyoruz bahçeye. Beraber oyunlar oynuyoruz. Sadece oyun oynamak yetmez, ara öğünü de bahçede yapıyoruz bu defa. Ancak güneş ve arılar bunaltmaya başlayınca içeri giriyoruz :) Toz, toprak, boya ve çokça mutluluk içinde herkes!





18 Kasım 2013 Pazartesi

Oyunlardaki cinsiyet ayrımı belgelendi

Benim cüceler zaman zaman bahçede bir araya toplaşıp-ben hiçbir yönerge vermeden- daha önceden öğrendikleri, grupça sınıfta oynadığımız oyunları oynuyorlar. Aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz oyun da bu anlardan birini gösteriyor.

"Benim bir küçük tavşanım var, Otur dersem, oturur. Kalk dersem, kalkar. Büzül dersem, büzülür. Süzül dersem, süzülür. Eller şak şak şak ayaklar rap rap rap! Aslan geliyor, kaplan geliyor bir iki üç!" Bilinen bir çocuk oyun şarkısı işte. Bunda ne var diyecek olursanız; grup oluşturmaları, grup oyunu oynamaları, kendiliğinden buna başlamaları değil mesele ettiğim... İlginç olan kızlar-erkekler diye grup oluşturmaları. Genelde de bunu yapıyorlar, niye ayrılıyorlar çözemedim!










14 Kasım 2013 Perşembe

Büyüklerin bahçesinde ne arıyoruz?

Bahçede neler yaptığımızı anlatıyorduk en son, kaldığımız yerden devam edelim... Öğretmenler için okullar açıldığında gördüm ilk olarak bahçenin bu güzel ve oyunlu halini. Sağ olsun Ankara Büyük Şehir Belediyesi yaptırmış. Sabit baskılar sayesinde artık bahçede sek sek, köşe kapmaca, sayı bulma, hedefe atma, çizgi üzerinde yürüme, yıldız, yarışmalı oyunlar veya  kendi uydurduğun oyunları oynayabilecektik artık. Ne güzel!

Öncesinde düşünün tuğla taş kaplı kocamaaaan bir boş alan. Ve 40 dakika sırada sabit oturmuş çocuklar. Zil çalıyor ve bahçeye çıkıyorlar. Elbette teneffüs boyunca "yaşasın özgürlük" diye sadece ve sadece bağırıp koşacaklardı. Şimdi o sonsuz boşluk yok en azından. Kendi kendine oyun kurmada zorluk çeken çocuklara da yardımcı oluyor, bizim cüceler de orada, daha ne olsun değil mi?

Bir oyun grubumuz olsun elbette! Çok istiyoruz, lütfen, amin.