29 Eylül 2012 Cumartesi

4 yaş çocukları yola çıktı




Biz başladık. 
Bu çizimleri özlemişim!

Değişmiş sisteme, fiziklerine uygun döşenmemiş okula, dış-iç mekanda olmayan oyun bahçelerine, 24 kişilik sınıfa, boş ilgi köşelerine, 4 yaş olmalarına, bu yaş grubuyla ilk defa çalışacak öğretmenleri olmasına rağmen ÇOK İYİLER!

Taraftara selam, işlem tamam:
Kurallar yerleşti; 3 hafta sonu itibari ile sistem tıkır tıkır işlemektedir.

Biz mutluyuz!

19 Eylül 2012 Çarşamba

Bebelere pisuvar!

Daha önce http://reyhancadisi.blogspot.com/2012_07_01_archive.html bu yazımda bahsetmiştim.
Siz yazıyı okuyanlar, belki de benim şaka yaptığımı zannettiniz.
Hayır şaka değil-miş!
Valla ben şaka yaptıklarını zannetmek istemiştim.

Kaydırağı, salıncağı, bir topu bilem olmayan 48-60 aylık bebelerin oyun  okuluna, pisuvarların önce tesisatı döşendi.
Sonra tüm itirazlara rağmen pisuvarlar takıldı.
Vatana millete hayırlı olsun efendim!

"Bebeyken pisuvara işeyen büyüyünce bir şey olur" diye bir söz, bir tespit, bir düşünce, bir akım var-mış da benim haberim yok-muş herhalde!





15 Eylül 2012 Cumartesi

İşte benim sınıfım!









Biliyor musunuz benim önceden ilgi köşeleri dopdolu, bilgisayarlı, projeksiyonlu, CD arşivli, bahçeli, sınıfın içinde-bahçesinde parkı olan, pırıl pırıl cıvıl cıvıl bir ana sınıfım vardı. Adı Eğlence Dünyası'ydı. Eğlence Dünyasında da Minik Yıldızlar'ım! 8 dönem yeni yeni Minik Yıldızlar geldi geçti o güzel yerden. Sonra ben ayrıldım şehrimden, okulumdan, sınıfımdan, Minik Yıldızlar'ımdan...

Biliyor musunuz burası benim yeni sınıfım; ilgi köşesi oluşturacak dolapları olmayan, var olan dolapları oyuncakla dolmayan, bahçesiz, parksız tatsız-ruhsuz-suskun bomboş Eğlence Dünya'm! Okul heyecanıyla sarmalanmış küçücük(Bu sene 2008 doğumlular benim öğrencilerim) Minik Yıldızlar'ımı karşılamaya gerçekten utandığım sınıfım. Ceza gibi! Türkiye'nin başkenti Ankara'nın bağrında yeni nesillere enerji vermek üzere, güya hazırladığım suskun sınıfım...

Yeni eğitim-öğretim yılımız hayırlı olsun, içi sonsuz neşeyle dolsun, anlatacak daha güzel anılar olsun...





4 Eylül 2012 Salı

Senden hep nefret ettim: Öğretmen masası


Senden nefret ediyorum ey öğretmen masası!

Senden ve temsil ettiğin otoriteden, korkudan, hükmedilicikten, yükseklikten, uzaklıktan, dokunulmazlıktan, karşındakini daha da küçültmenden, ayrımcılıktan, yapaylıktan, sözde uyandırdığın saygıdan(!) nefret ediyorum!

Sana tutkuyla bağlı okul öncesi öğretmenlerinden ve öne sürdükleri sebeplerden nefret ediyorum!

Öğretmenlik hayatımdaki 9. senemde, üçüncü çalıştığım okulda da karşıma çıkmandan nefret ediyorum!

2 yıllık ücretsiz izinden döndüğüm bu ilk heyecanlı okul günümde, tüm enerjimi seni sınıfımdan def etmek için kullanmaktan nefret ediyorum!

Seni sınıftan def edebilmek için her defasında "neden istemiyorum bu otoriter baş kazuleti" diye açıklama yapmaktan nefret ediyorum!

 "Ders defteri" saçmalığıyla beraber ana sınıflarında sınıf dışı kalmana rağmen, hiçbir Milli Eğitim Bakanlığı müfettişinin varlığına ses çıkarmayışından nefret ediyorum!

Çocuğunun ana sınıfında yediği yiyeceklerin bakır sülfat esaslı sıvı yaprak çözeltisi ile mi, yoksa mangan sülfat esaslı sıvı yaprak çözeltisi ile mi gübrelendiğini merak edip bır bır konuşan; bu otoriter baş kazuletin sınıftaki rolünü sormayan veliden de nefret ediyorum!

Şükürler olsun ki bu defa da sınıfımdan def olup gittin, tümden yok olasıca!